kürt sorunu

    milliyetçi kesimin, çözülmesindense bir süre daha çocukların ölmesini, şehit haberlerinin gelmesini ve şehit cenazelerinde slogan atmayı tercih ettiklerini öğrenmemize vesile olmuş sorundur.

    bunun asllında bir terör sorunu olduğunu ve kürt sorunu dediğimiz şeyin pkk'nın eylemleriyle beraber ortaya çıktığını sananların şeyh sait ve dersim isyanlarını, 33 kurşun olayını msn ve facebook'ta takılmaktan arta kalan zamanlarınada araştırmalarını tavsiye ederim.
    (09.08.2009 17:06)

erkekler ağlamaz

    Genel anlamda doğru. Zaten oturup ağlasa, kenini bırakıverse arada, yükü hafifleyecektir ve ortalama ömürleri tüm dünyada kadınlardan 5 yaş daha az olmayacaktır.

    Türkiye gibi erkekliğin güçle, sorumlulukla, hamasetle özdeşleştirildiği; duygusal olmanın, hele hele ağlamanın tam bir rüsvalık sayıldığı toplumlarda zordur erkek olmak.
    (20.07.2009 21:25)

reddedilmek

    bu başlığa yazan ve bu başlığı okuyan herkes gibi ve bu iki eylemi gerçekleştirmeyen birçokları gibi insan egosunu yerlerde süründüren bu durumla ben de karşılaştım yılllar önce. hayat, bedelini ödetmeden hiçbir şey öğretmiyor insana ve insan gençliğinin büyük bölümünü zannedilenin aksine hayattan tad alarak değil, beceriksizliklerle harcıyor. kendi kategorisinde kalması gerektiğini, bir şeye elini sürmeden önce, özellikle de ona bağlanmadan önce nesnelerin ve insanların fiyatını öğrenmek için yıllar geçmesi gerektiğini anlıyor insan. fiyat derken, sadece parasal boyutu kastetmiyorum. herkes kendine bir yaşam tarzı biçer ve bu tarz genelde standartların üstüdür. kendisine talip olan tarafın bu bedeli karşılayıp karşılayamayacağı hakkındaki fikri, kişiyi redde ya da kabule yöneltir. peki reddeden kişi daha sonra reddetme sebebi olan gelecek hayallerini başkasından elde eder mi? yüksek olasılıkla hayır, ama bunu kazın ayağının tek olmadığını gördüğü zaman anlar, ki bu da bir anlam ifade etmez.

    bir de nedendir bilmiyorum, ona çok fazla bağlandığınızı hissettirirseniz, ya da şöyle söyleyeyim, ona ne kadar değerli olduğunu hissettirirseniz kaybetme oranınız o derece yükselir. bunu öyle arabesk tınılarla "kimseye değer vermeyeceksin..." klişeleriyle ifade etmek istemem ama insanların büyük çoğunluğu biraz acı çekmekten ve aşağılanmakıtan haz alır. bu acıyı çektikçe acıyı çektirene bağlanır. bunları kendi kişisel tecrübelerimden çok çevremde gözlemlediğim deneyimlerden yola çıkarak söylüyorum. asla abartmamak lazım, ilgiyi ne eksik ne fazla göstermek lazım. sanırım biraz da şans lazım, çünkü doğru kişiyi bulmanın tamamen şans işi olduğunu düşünüyorum.

    en kötüsü ise bu durumu birden fazla yaşamışsanız artık doğal davranamamanız, her seferinde farklı taktiklerle yavaş yavaş kişiliğinizi kaybetme olasılığınızdır. aman dikkat!
    (16.07.2009 22:20)

hiç tanım yapmadan sadece başlıkları okuyan öküz

    tanım girmemeyi öküzlük addeden öküzün yanında bahsi bile olmamalıdır.
    (20.06.2009 17:27)

vampircik sözlük

    harun yahya*hakkında başlık açılmasına müsaade etmeyen sözlük.
    (20.06.2009 17:24)

sana sen diye hitap etmiyorum

    Başbakan Erdoğan'ın Deniz Baykal'ın kendisine "Sen" diye başlayan bir cümleyle seslenmesine karşı gösterdiği tepki cümlesi. "...Sana sen diye hitap etmiyorum, 'Sayın' diyorum." Kendisinin gaflar hanesine yazıyoruz.
    (07.06.2009 19:12)

memur sen

    2002 ylında AKP'nin iktidara gelişiyle birlikte üye sayısı %648 oranında artan sendikamsı örgüt. Sendikaların ortaya çıkış ve var oluş amacı çalışanın hakkını devlete, yöneticilere, patronlara karşı korumaktır. Bugün işçi ve memurlar birçok özlük hakkını sendikal örgütlenme ve mücadeleyle kazanmıştır. Örgütlü toplumdan bebeklerin öcüden korkması gibi korkan iktidarlar ise bu duruma önlem olarak, kendilerine yakın sendikalar kurup bu sendikalara çeşitli avantajlar sağlamak suretiyle üye sayılarının artmasına katkıda bulunmuşlardır.

    Geçen senelerde bu sendikanın başkanı* memur maaşlarının düşüklüğünden dolayı hükümeti suçlamamak gerektiğini, Türkiye'nin imkanlarının ancak bu kadarına yettiğini söylemişti. Bunu kabineden bir bakan değil, sendika başkanı söylemişti. Ama şunu sorgulamayı aklından geçirmemiş ki çalışanın değil, hükümetin avukatlığını yapıyor: Biz o adamları daha iyi imkanlar yaratsınlar diye oraya getirmedik mi? Ülkenin başına geçip, "Valla elde avuçta bir şey yok, gücümüz anca buna yetiyor" demeyi ben de bilirim. Tabi bu yaltaklanmalar hükümet tarafından gözardı edilmemiş ve özel olarak bu sendikanın üyelerine TOKİ evlerinden yararlanma şansı verilmiştir.
    (06.06.2009 14:27)

akp diyen edepsizdir

    Biri bana bu partinin adının açılımı olan "Adalet ve Kalkınma Partisi" ile beyazın eş anlamlısı olan "AK" sözcüğü arasında irtibat kursun ben de "AK Parti" demezsem terbiyesiz olayım. Kendisi çıkıp "CeHaPe" ya da MeHaPe dediğinde terbiyeli oluyor da AKePe diyenler mi terbiyesiz oluyor?

    Ayrıca Başbakan'ın kendi dilinin yazım kurallarından haberi de yok. TDK'nin imla kılavuzuna bir göz atarsa kısaltmaların okunuşunun her harften sonra "e" sesi getirilerek yapılacağını öğrenir. TeBeMeMe gibi. Son olarak sıkça kullandığı tabirle kendisini değerlendiriyorum: Kimyası bozulmuş.
    (04.06.2009 15:16)

fethullah gülen

    müritlerinin ve yandaş medyanın türkan saylan'ın annesinin hıristiyan olduğuğu safsatasını yadıkları süreçte abd'deki kiliselere yardım yaptığı ortaya çıkmış müslüman alim(!)

    http://www.yaziisleri.com/n.php?n=6f611f9b-2009_05_16
    (20.05.2009 01:17)

devrim

    dönemin cumhurbaşkanı cemal gürsel, ilk yerli üretim otomobili olan devrim'e binip törene giderken araba yarı yolda duruvermiş, uzun uğraşlar sonucu otomobilin, benzini bittiği için durduğu anlaşılmış. bunun üzerine cemal gürsel'in: "garp kafasıyla otomobil üretiyoruz ama şark kafasıyla benzin koyuyoruz" diye meşhur bir cümlesi vardır.
    (20.05.2009 01:05)

bir dost

    tanımlara bok atmak isteyip de kimliğini açıklama cesaretini gösteremeyenlerin başucu aparatı. oldukça lüzumsuz.
    (20.05.2009 00:51)

türkan saylan

    gözünüz aydın fethullahçı cenah! gözünüz aydın türkiye'nin en büyük sorunlarının ergenekon kaynaklı olduğunu düşünen, liberalizm ve muhafazakarlık dışında her türlü düşünce sistemini bir şekilde ergenekoncu gören sahte demokrat zihniyet! bir düşmanınız daha öldü. artık onun kanatları altına aldığı yoksul kardelenlere gülen cemaatinin yurtlarında bir yer açarsınız.

    ölüm döşeğinde önce ona lezbiyen dediniz, sonra anasının diniyle uğraştınız, ama bok atmanın sınırı yok nasıl olsa, onlar da yetmedi pkk'cı ve ergenekoncu yaptınız. işte öldü bitti. eli kalem tutan denyo senaristleriniz artık başkalarına atar ahlaksızca iftiralarını.
    (18.05.2009 15:29)

2009 eurovision şarkı yarışması

    Gece gece tanım yazdıran bir yarışmadır bu. Son altı yılın birincilerine bakar mısınız: Ukrayna, Yunanistan, Finlandiya,Sırbistan, Rusya, Norveç. Yani bu yarışmada birinci olmak istiyorsanız ya Kuzey Avrupa ya da bir Doğu Bloku ülkesi olmanız gerekiyor. Ben diğer ülkelerin yerinde olsam protesto amaçlı çekilirdim bu yarışmadan. Norveç eurovision tarihinin en yüksek puanıyla bitirdi yarışmayı. Samimi söylüyorum en tarafsız halimle Hadise'nin birinciliği hak ettiğini düşünüyorum. Hadi diyelim ki Norveç birinciliğ hak etti, peki bu kadar büyük bir puan farkını ortaya çıkaracak bir şarkı mıydı o? Sertap Erener 167 puanla birinci olmuştu, Hadise 177 puanla dördüncü oldu. Zaten son on yıllık dilimde artık hep puan farklarıyla birincilikler elde ediliyor.

    Yarışmanın en ilginç tarafı, geçen sene Türkiye'den 10 puan alan Ermenilerin utanıp Türkiye'ye 4 puan vermesiydi. En objektif puanlamayı her zamanki gibi medeniyetin beşiği olan Batı Avrupa ülkeleri yaptı. Çünkü bu tür yarışmalarla milli duygularını orgazm etmek gibi ahmakça zihniyetleri yok adamların.
    (17.05.2009 01:44)

osman baydemir

    aslında baydemir üzerinden 2009 yerel seçimlerini yorumlayanlara bir şeyleri anlatmak istedim. deniliyor ki "güneydoğu'da hizmet siyaseti değil, kimlik siyaseti ağır bastı." bunu birkaç AKP'li bürokrat söyledi, sonra bir kısım akademisyen ve köşe yazarları da eklenince herkes bu klişeyi okumaya başladı. başbakan'ı protesto amaçlı toplanmayan çöplerin varlığı belediyeniin eksikliği gibi gösterildi. aslen ankaralıyım, yani melih gökçek'in başkan olduğu bir kentte uzun yıllar yaşama talihsizliğine uğradım. son 4 yıldır diyarbakır'da görev yapıyorum, yani osman baydemir'in ve dtp'nin elindeki bir şehirde. güneydoğu'da kimlik siyaseti yüzünden akp'nin başarısız olduğunu söyleyenler acaba ak partinin elinde olan siirt ve van'da neler yaptığını hiç merak edip araştırdılar mı? siz zannediyor musunuz ki ak parti antalya'ya, istanbul'a, ankara'ya yaptıklarının onda birini doğu'daki şehirlerde de yaptı.

    bu yazıyı bütün siyasi düşüncelerimden sıyrılarak yazıyorum. yafta yapıştırmaya hazır olanlar için ne dtp'nin ne de akp'nin sempatizanı olduğumu belirteyim. sadece bu çekişmenin içinde olan birisi olarak gördüklerimi aktarmak istiyorum. peki dtp'nin nasıl bir belediyecilik anlayışı olduğu hakkında kimsenin bir fikri var mı? diyarbakır'da 4 yıl içerisinde patlamış tek bir su borusu, suyu kesilmiş tek bir semt, asfaltı olmayan tek bir cadde, ara sokakları kilitli taşlarla döşenmemiş tek bir varoş sokağı görmedim. yurdun batı'sındaki çoğu insanın sevmediği osman baydemir, belki metro gibi büyük projelere imza atmadı, ama başkanlığı süresince bir belediyenin yapması gereken o kadar çok şey yaptı ki şehrine (büyük kavşaklar, güneydoğu'nun en büyük parkları, kültür-sanat festivalleri, eğitim yardımları) dtp'ye karşı mesafeli olanların bile sempatisini kazandı. yani işler oralardan görüldüğü gibi yüzeysel bir kimlik meselesi değil, evet, kimlik de çok önemli bir unsur ama buseçimlerdeki oyların %50'si kimlikse %15'i de belediyeden memnuniyeti ifade eder. geçen sene büryan yemek için siirt'e gittik arkadaşlarla, iktidar partisinin elindeki bu kente kent demek için bir alay şahide ihtiyaç duyar insan. van da aynı şekilde. ve buranın insanı gördü ki aslında belediyede ak partiyi tercih ettikleri takdirde öyle pek de bir şeyler değişmeyecek. eğer bu parti ülkede iktidarken bölge insanının aşırı yoksulluğuna, krizden önce de var olan korkunç işsizliğine bir çare bulamadıysa buranın insanı da belediyeleri onlara emanet ettiği takdirde pek fazla bir şeyin değişeceğini düşünecek kadar aptal değil.
    (02.04.2009 18:21)

sayın başbakanım

    önce davos çıkışı, sonra aydın doğan'ın kulağını bükme, sonra birand ve dündar'ı hedefe oturtma olaylarından sonra basın mensuplarının başbakan erdoğan'a soru sorarken besmele misali sorunun başında kullandıkları hitap. hani arada sorusuna "efendim, sayın başbakan" gibi nezih hitaplarla başlayan kendine özgüveni gelişmiş muhabirler de var. hatta hiç hitap etmeden sizli bizli soru soranlar da. ama birkaç haftadır özellikle takip ediyorum, erdoğan'ın katıldığı programları ve yaptığı basın toplantılarını. gazetecilerin yarısı böyle hitap ediyor ona. "tırsmayın lan! dövmez sizi" diyesim geliyor da sesimi ulaştıramıyorum kendilerine.
    (02.04.2009 17:54)

sayfa: 1-2-3...-15

Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.